Cumartesi günkü Adana Lezzet Festivali haberinden sonra memleketimin dört bi yanından “keşke bizim buralarda da yapılsa, bizim yöremizin lezzetleri de yurdumuzun dört bir yanıyla buluşsa, dünyaya açılsa” mesajları aldım.
Gölgesinden kurtulamıyor
Tabii ki bu festival işi sadece Adana’ya özgü değil. Elbette memleketimin dört bi yanında şahane organizasyonlar, fuarlar, festivaller düzenleniyor. Ama çoğunluğu tarihi bir tren garının gölgesinden kurtulup halkı içine çekemiyor. Marka eğlencesinden başka bir şey olmuyor. Bunlar olmasın mı? Olsun. Fakat herkesin bir arada olduğu, kenti, kültürü tanıtan festivaller de olsun. Bu yıl lezzet festivallerinde ilk önce Gaziantep konuşuldu. Giden arkadaşlarım çok beğendiklerini söylediler. Gaziantep’in ardından düzenlenen 3. Adana Lezzet Festivali ise tam bir lezzet diyarı, şahane bir organizasyondu. Halkı içine alma, kent kültürünü her anlamıyla tanıtma işi çok başarılı bir şekilde yapıldı. Daha önceki Adana izlenimlerimi okuyanlar “Sen bir Adana aşığısın, ondan böyle diyorsun” diyebilirler. Ama öyle değil! Uçaktan indiğimiz andan itibaren insanlarla olan temasınızda festivali, kenti nasıl sahiplendiklerine şahitlik ediyorsunuz. Organizasyon tarafında ise muhteşem bir koordinasyon, işbirliği ve uyum, attığınız her adımda görünüyor. Biz yaklaşık 30 bloger, önceden programda belirlenmiş yerleri gezdik. Önceden belirlenmiş derken öyle uçuk kaçık, lüks mekanlardan söz etmiyorum. Herkesin, her kesimden insanın gittiği yerleri dolaştık. Gittiğimiz tüm mekânlar festivali öyle sahiplenmişler ki etkilenmemek mümkün değil. Program dışında kalan zamanlarda arkadaşlarla Adana sokaklarını gezerken de buna çokça tanık olduk.

Kültürünü götürdüler yanlarında
Size biraz da festival alanından söz etmek istiyorum. Seyhan nehri kıyısında, Sabancı Merkez Camii’ni gören Adana Merkez Park’ta yapıldı organizasyon. Alana girerken en dikkat çeken şey sıkı güvenlik önlemleriydi. İkinci dikkat çeken şey de görevlilerin, polisimizin, satıcıların, halkın nazik tavrı. Merkez Park’tan içeri adım atar atmaz yükselen duman, gelen koku, çocukların cıvıltısı, kebapçıların bağırtısı hemen içine alıveriyor insanı. Pamuk helvacılar, macuncular, kebapçılar, tatlıcılar, çay-kahveciler, şalgamcılar ve daha sayamadığım bir çok lezzet mekanı, hatta söğüşçü bile vardı. Yok yok anlayacağınız. Sonra Adana’nın kültür sanat ürünleri, STK’lar, ilçe belediyeleri, emniyet müdürlüğü, ozanlar, kitapçılar ve daha neler neler.
Bu kadar mı?
Değil elbet. Türkiye’nin tanınmış şefleri, İtalya, Malta, KKTC, Lübnan, İspanya, Fransa, Tunus, Fas, Bosna Hersek, Arnavutluk, Yunanistan ve Güney Kore’den konuk şefler de oradaydı. Kendi kültürlerini Adana’ya, Türk insanına anlatırken, ülkelerine dönerken de Adana’yı, yemeklerini, kültürünü götürdüler yanlarında.

Kültürünü götürdüler yanlarında
Size biraz da festival alanından söz etmek istiyorum. Seyhan nehri kıyısında, Sabancı Merkez Camii’ni gören Adana Merkez Park’ta yapıldı organizasyon. Alana girerken en dikkat çeken şey sıkı güvenlik önlemleriydi. İkinci dikkat çeken şey de görevlilerin, polisimizin, satıcıların, halkın nazik tavrı. Merkez Park’tan içeri adım atar atmaz yükselen duman, gelen koku, çocukların cıvıltısı, kebapçıların bağırtısı hemen içine alıveriyor insanı. Pamuk helvacılar, macuncular, kebapçılar, tatlıcılar, çay-kahveciler, şalgamcılar ve daha sayamadığım bir çok lezzet mekanı, hatta söğüşçü bile vardı. Yok yok anlayacağınız. Sonra Adana’nın kültür sanat ürünleri, STK’lar, ilçe belediyeleri, emniyet müdürlüğü, ozanlar, kitapçılar ve daha neler neler. Bu kadar mı? Değil elbet. Türkiye’nin tanınmış şefleri, İtalya, Malta, KKTC, Lübnan, İspanya, Fransa, Tunus, Fas, Bosna Hersek, Arnavutluk, Yunanistan ve Güney Kore’den konuk şefler de oradaydı. Kendi kültürlerini Adana’ya, Türk insanına anlatırken, ülkelerine dönerken de Adana’yı, yemeklerini, kültürünü götürdüler yanlarında.

Şırdancı Naci Dayı
Tek tek yemek anlatmayacağım size. Adana’da sabah kahvaltısında ciğer, günün her saati kebap, kaburga ve elbette bunların yanında olmazsa olmaz şalgam içtik. Üzerine de tatlısı bici bici yedik. Festivalin ikinci gecesi gittiğimiz seyyar şırdancı bu festivalin ne kadar önemli olduğunu, festivali düzenleyenlerin de Adana halkına bu işi çok güzel anlattıklarını gösterdi bana. Şırdancı Naci Dayı’nın babası Adana’nın ilk şırdancılarındanmış. Eski sebze meyve hali yakınlarında, Saat 2.00 de açarmış tezgahını. Biz de gittik. Bizi görür görmez “Adanamıza Hoş geldiniz! Festivale mi geldiniz? İnşallah beğenmişsinizdir memleketimizi…” dedi. Sonra da bu festivalden memnuniyetini dile getirdi. En başta dediğim gibi birçok yerden mesajlar aldım “Bizim şehrimizde, yöremizde de yapılsa…” diye. Örnek gözümüzün önünde! Taciz edin şehrin önde gelenlerini, nasıl olmuş, neler yapmışlar, şehirlerine, insanlarına kazancı neymiş Adana’ya bi sorsunlar! Demem o ki; Adana Valisi Mahmut Demirtaş başta, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, hangi parti olursa olsun tüm ilçe belediyelerini, STK’ları ve tüm emek veren kurum kuruluş, kişi kim varsa kutluyorum. Tadı damağımızda kaldı Adana! Yine geleceğiz.



Devami...