Merhabalar İmajTeam Misafiri, Sayfamıza Hoşgeldin. Aramıza Katılmak İstermisin? Kayıt ol


İmajTeam Uydu Forum içerisinde Digiturk,D-Smart,Tivibu,Turkcell TV,Filbox,Teledünya vb. Yerli Platformlara ait Kart Paylaşımı,IPTV,Key gibi illegal içerikler istemek ve paylaşmak yasaktır. Yapanlar tespit edildiği anda cezalandırılacaktır ve bu konuda herkes eşittir.

Etiketlenen üyelerin listesi

Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    Üye emre_30 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    19 Mayıs 2013
    Mesajlar
    135
    Tecrübe Puanı
    12

    Unhappy Necip Fâzıl’ın doğduğu konak

    Necip Fâzıl’ın doğduğu konak Ali Birinci, Türk Edebiyatı dergisinin bu ayki sayısında yayımlanan yazısında, Necip Fâzıl’ın biyografisindeki bazı boşlukları dolduracak çok önemli tesbitlerde bulunduğu gibi tekrarlanıp duran birçok yanlışı da düzeltti. Aziz şairin doğum tarihi, dedesi, babası, dayıları, ilk şiirleri ve Paris günleri hakkında artık arşiv kaynaklarından derlenmiş doğru bilgilere sahibiz. Ben de Necip Fâzıl’ın doğduğu konağın yeri hakkındaki kanaatimi ifade ederek Birinci üstadımızın yazdıklarına küçük bir katkıda bulunmak istiyorum.
    Doğma büyüme bir İstanbul çocuğu olan Necip Fâzıl, bilindiği gibi, O ve Ben adlı otobiyografik eserinde, Çemberlitaş’ta, Sultanahmet’e doğru inen sokaklardan birinde, kocaman bir konakta dünyaya geldiğini söyler. “Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri” adlı eski bir hikâyesinde anlattığı harem ve selamlıklı, iki kapılı, yirmi odalı bir konaktır bu. Adı geçen eserindeki tasvirine göre, selamlık kapısının önünde, bodrum katının üstünde birkaç merdivenle çıkılan köşeleme mermer bir sahanlık ve hemen yanında küçük bir bahçe vardır. Mermer sahanlıkta üst katın çıkıntısının oturduğu iki mermer sütun ve giriş kapısı... Asıl bahçe konağın arkasındadır; iki ucunda uşak odası ve çamaşırhanenin bulunduğu bu bahçenin ortasında “yakın bir tanıdık gibi suratının bütün çizgileriyle tanıdığı” dut ağacı yükselir. Bu dut, Bir Adam Yaratmak’ta incir ağacına dönüşecektir. Konak tarafında da dikine batırılmış çakıl taşlarından daracık bir yol...

    Necip Fazıl, Sultanahmet’e doğru inen sokağın hangi sokak olduğunu nedense yazmamıştır. Hayranlarının ve onun hakkında yazıp çizenlerin de bunu merak edip konağın yerini belirlememiş olmaları hayret vericidir. Halbuki O ve Ben’deki “Bahçeye, komşu konakların arka cepheleri bakıyor. Şu Esvapçıbaşı’nın, şu bilmem kimin evi...” cümlesinden yola çıkılarak, yani II. Abdülhamid devrinin ünlü şahsiyetlerinden biri olan Esvapçıbaşı İlyas Bey’in konağı tesbit edilerek Mehmed Hilmi Efendi’nin konağının yeri de belirlenebilirdi.

    Malik Aksel’in “Divanyolu Konakları” başlıklı yazısında anlattığına göre, Divanyolu’nda Adliye Sarayı’na giden yolun başında Sultan Abdülhamid’in ikinci kâtibi Arap İzzet’in gösterişli konağı yükseliyordu. Esvapçıbaşı İlyas Bey’in iki katlı ve mermer korniş kapılı konağı hemen onun yanındaydı. Refet Paşa, İstanbul’un kurtuluşunu halka bu konağın bir penceresinden müjdelemiştir. Necip Fâzıl’ın ifadesine göre, arka cephesi Mehmed Hilmi Efendi’nin konağının bahçesine bakan ve 1950’lere kadar yerli yerinde duran bu konak, bir ara Şark Mahfeli isimli kulüp tarafından kullanılmıştı.

    İmdi, bu bilgiden hareketle, Necip Fâzıl’ın doğduğu muhteşem konağın Binbirdirek’te, hatta Binbirdirek Sarnıcı’nın üstünde olduğu tahmin edilebilir. Sultanahmet’e inen sokak da çok büyük bir ihtimalle günümüzde Klodfarer ismini taşıyan caddedir.

    Derkener

    Abdülhak Şinasi’nin kabri

    Bu yıl, Abdülhak Şinasi Hisar’ın ölümünün 50. yılı... ESKADER’in geçenlerde düzenlediği küçük anma programı dışında, bu büyük yazar hakkında herhangi bir faaliyete şahit olmadık. Aziz dostumuz Necmettin Türinay’ın çalışmaları olmasaydı belki de Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz, Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği gibi önemli romanların, Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları gibi nefis deneme ve hatırat kitaplarının yazarı unutulacaktı. Daha da acıklısı, Merkezefendi’deki kabri, Tanburi Cemil Bey’in kabri gibi, neredeyse sırra kadem basmak üzereymiş. Sanatalemi.net’in haberine göre, ESKADER yöneticileri, düzenledikleri anma programı vesilesiyle merhumun kabrini ziyaret etmek istemişler. Bir saat kadar aradıktan sonra bir görevlinin yardımıyla bulabildikleri mezar, büyük bir çöp kutusunun dibinde perişan haldeymiş. Mezar taşı da yerde boylu boyunca yatıyormuş. İnanılır gibi değil!

    TURİNG’in yıllarca başkanlığını yapan rahmetli Çelik Gülersoy’un, elinin altında o kadar imkân olduğu halde, hakkında bir kitap yazdığı yakın dostunun kabriyle ilgilenmemiş olmasına da bir mana veremedim.

    Merkezefendi Mezarlığı’nda çok önemli insanların yattığını, yani burasının bir kübera mezarlığı, bir panteon olduğunu unutmamak gerekir. Büyükşehir’in ve Zeytinburnu Belediyesi’nin dikkatini çekmeyi bir görev biliyorum. Bu mezarlık bir an önce elden geçirilmeli, sakinleri tespit edilmeli, sağlam bir envanter ve bir kılavuz hazırlanmalıdır.

    Tabii, önce Abdülhak Şinasi’nin kabri... Dedim ya, bu yıl vefatının 50. yılıdır.

    Beşir Ayvazoğlu
    ZAMAN GAZETESİ

  2. #2
    Yinemisen
    Guest

    Standart

    Bugün üstadin 30. ölüm yildönümüydü, Allah rahmet eylesin.

 

 
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:54.
Powered by vBulletin® Version 4.2.3
Copyright © 2024 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.
Content Relevant URLs by vBSEO
Hide Hack By vFCoders.