8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile 19. yüzyıl Osmanlı’sında bir kadın yazar olarak edebiyat çevrelerine kendisini kabul ettiren Nigâr Hanım’ın yaşam öyküsünü ele aldık. Yüksek lisans tezinde Nigâr Hanım’ın “Batılı anlamda günlük türünün ilk örneği” olarak kabul edilen günlüklerini inceleyen Hüsniye Koç “Nigâr Hanım kadının âşık olmasının, aşk şiirleri yazmasının ve okumasının olumsuzlandığı bir çevrede hayatı boyunca aşk şiirleri yazma cesaretini göstermiştir” değerlendirmesinde bulunuyor. Kadın yazarların hem evdeki, hem de edebiyatta otoriterleri aşmakta zorlandığı bir dönemde yaşayan Nigâr Hanım, bu engelleri geçmeyi başardı. Renkli bir sosyal hayatı olan Nigâr Hanım, tek başına yurt dışına çıkan ilk Osmanlı kadını oldu.

Osmanlı’da 19. yüzyılda kadın yazar olmak ne demek?

Bu süreçte Osmanlı kadın yazarları geleneğin ürettiği kodların dışına çıkarak kendi seslerini bulmaya çalışmışlardır. Bir yandan kadın oluşlarını silmeden edebiyat kamusuna dâhil olmuşlar diğer yandan sayıları her geçen gün artan kadın okur topluluğuna hitap etmişlerdir. Bu hiç de kolay olmamıştır. Kadın yazarlar ilk eserlerini yayımladıklarında kadın oldukları için yazarlık edimini hakkıyla yerine getiremeyecekleri düşünüldü. Bunun sonucu olarak kadın yazarlar kendilerini himaye edecek bir “baba” figrürüne ihtiyaç duymuşlardır. Bunun en belirgin örneği Fatma Aliye-Ahmet Mithat ilişkisinde karşımıza çıkar.

Nigar Hanım, Osmanlı edebiyat kamusunun önüne ne zaman ve nasıl çıktı?

Nigâr Hanım, babasının yakın ilişkiler içerisinde olduğu entelektüel çevre sayesinde küçük yaşlardan itibaren edebiyat kamusunun merkezinde bulundu. Böylece Osmanlı kadın edebiyatının dönüm noktası olan 1890’lı yıllardan önce eserlerini yayımlamaya başladı. Nigâr Hanım’ın bir kısıtlanma ile karşılaşmamasının diğer bir nedeni de bu süre içerisinde kocası İhsan Bey’den boşanmış olması. Çünkü bu dönemde, kadın yazarların edebî otoriteden önce evdeki otoriteyi aşamadığı da görülür. Nigâr Hanım’ın bir geleneğin devamı olan şiir formunda eser vermesinin de etkisi var. 1887’de çıkan ilk şiir kitabı Efsûs’la ebiyat çevrelerinde ünlendi. Ancak “Fatma Nigâr” adıyla yayımlanan Efsûs I’in müstear (takma) isimli bir erkek tarafından yazıldığı iddia edilmiştir. Çok az kişi onun Nigâr Hanım tarafından yazıldığına inanmıştır.




Nigar Hanım’ın günlükleri hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Nigâr Hanım, 24 Ocak 1887’den (25 yaşında) 19 Mart 1918’e, yani ölümünden kısa bir süre önceye kadar günlük tutuyor. Günlükleri, Osmanlı üst sınıfında yaşayan bir kadının “özel” hayatına dair bilgileri birincil ağızdan aktarır. Ömrünün sonuna doğru hem kocasından boşanmış hem de ebeveynlerini kaybetmiş bir kadın olarak konağında yalnızlaşır. Günlükler vasıtasıyla, iç dünyasına dair sıkıntıları, edebi zevklerini, sağlık problemleriyle geçen günlerinin zorluklarını takip edebilmek mümkün. Onun için yaşadığı tüm bu sıkıntılarla yüzleşebilmenin tek yolu yazmaktan geçer. Ölümünden elli yıl sonra açılmak koşuluyla günlük defterlerini oğullarına bırakmış, onlar da Aşiyan Müzesi’ne bağışlamıştır.

Günlük yazmasındaki motivasyonu nedir?

Günlüklerini İhsan Bey’den ayrıldıktan sonra yazmaya başlıyor ve günlük yazmasının ardındaki temel motivasyon çaresizlik ve yalnızlık duygusu. Ancak bu günlüklerin tek işlevi, bireysel bir yalnızlığı paylaşmaktır diyemeyiz çünkü Nigâr Hanım, kendi hikâyesini bir “yazar” olarak kayıt altına almayı da önemsiyor.

Eşiyle olan ilişkisinden bahseder misiniz?

Nigâr Hanım için İhsan Bey’in sadakatsizliği, bedbaht ömrünün en büyük sebebidir. İhsan Bey kendisini defalarca aldatır, ona verdiği sözleri tutmaz. İki kez boşanırlar ve Nigâr Hanım bir daha evlenmez.

Kadın hakları destekçisi

Nigar Hanım’ın kadın haklarıyla ilgili düşünceleri nelerdir?

Günlüklerinde kadın kimliğini “anne” ve “eş” kimlikleri bağlamında öne çıkardığı görülür. Kadınların eğitimini ve özellikle edebi üretimini destekler ve eserleriyle de “hemcinslerine yol göstermek” istediğini belirtir. Dönemin kadın dergilerinde yer alan yazılarından hareketle kadın haklarının korunması bağlamında feminizmi desteklediğini ancak kadın ve erkek arasında tam eşitlik ilkesine katılmadığı söylenebilir.

Günlüklere göre Nigar Hanım’ı yansıtacak bir günnasıl geçiyor?

Kitap okuma, piyano çalma, resim yapma, Fransızca ve Almanca dersleri ve dikiş-nakış gibi etkinliklere çokça yer veriyor. Her gün evden dışarı çıkıyor. Başlangıçta oğluyla ya da bir hizmetçiyle dışarıya çıktığını, 1900’lü yıllardan sonraysa tek başına sokakta dolaştığını görüyoruz. Ya alışveriş yapıyor ya da dostlarını ziyaret ediyor. 1910’lu yıllara kadar canlı bir sosyal hayatı olan, fikirleri, yaşantısı örnek alınan bir cemiyet kadını olduğunu söyleyebiliriz. Ancak savaşların getirdiği maddi sorunlar neticesinde ömrünün son zamanlarını yalnızlık ve hastalık içerisinde geçiriyor. Avrupaî denilen bir yaşamı var ancak burada tüketime dayalı bir yaşam kurmuyor, bir havailik ya da züppelik hali mevcut değil. Aksine entelektüel birikimiyle farklı ilişkiler ağının tam merkezinde duran öncü bir kadın var.




Yüzü açık görülen fotoğraf olay oldu

Tek başına yaptığı seyahatler var, bunlardan bahseder misiniz?

İlk yurt içi seyahatini 1905’te Emine Semiye’nin (dönemin önemli kadın yazarlarından) davetlisi olarak Serez’e gerçekleştirir. Nisan 1908’de ikinci kez Serez’e giden Nigâr Hanım, Viyana’ya geçer. Dönüşte de Macaristan’a uğrayarak haziran başı İstanbul’a ulaşır. Budapeşte, Hırvatistan ve İtalya ile devam eden Avrupa seyahatlerinde Nigâr Hanım özel karşılanır, adına toplantılar düzenlenir. Örneğin Feridun Es, Illustrirte Zeitung adlı Alman gazetesinde Nigâr Hanım’ın yüzü açık bir resminin yayımlandığından ve ilk defa Müslüman bir kadının yüzünün bu şekilde neşredilmesinden dolayı bu fotoğrafın “devre isyan” olarak görüldüğünden ve bütün bir şehirde büyük bir vaveyla koptuğundan bahseder. Fotoğraflarından da bu gezilerde Avrupalı kadınlar gibi giyindiği ve şapka taktığı görülür.
19. yüzyılın önemli kadın yazarlarından

19. yüzyılda Osmanlı’da yaşanan sosyal ve kültürel değişime katkıda bulunmuş önemli kadın yazarlardan biri olan Nigâr Hanım, 1862 yılında doğdu. Babası Macar Osman Paşa’nın nüfuzu sayesinde küçük yaşlardan itibaren sanat çevrelerinde bulundu. Birden fazla yabancı dil biliyordu. 1918yılında ölene kadar şiir, hikâye, tiyatro, deneme, makale gibi farklı türlerde eserler verdi.

Divan şiirini eril söylemden çıkardı

Osmanlı’da bir kadının aşk şiirleri yazması nasıl karşılanırdı?

Ahmet Mithat, Fatma Aliye’nin şiir yazma hevesine şiddetle karşı çıkar. Efsus’u da eleştirir. Ancak Nigâr Hanım yazmaktan vazgeçmez. Nigâr Hanım’ın şiirlerinin hem biçimi hem de içeriği açısından Divan şiiri geleneğinden koptuğunu, kendi sesiyle ve kadın kimliğiyle yazarak Divan şiiri geleneğinin eril söyleminden uzaklaştığını söyleyebiliriz.

Batılı günlük türünün ilk örneği

Nigar Hanım’ın günlüklerinin Türk edebiyatı açısından önemi nedir?

Nigâr Hanım’ın günlükleri, Türk modernleşmesi ve kadının bireyselleşme hikâyesi bağlamında ilerleyecek bir tartışmanın önemli bir kurucu metnidir. Günlükler Türk edebiyatı kaynaklarında “Batılı anlamda günlük türünün ilk örneği” olarak geçmektedir. Günlük tutma arzusunun ardında “tarih içinde silinmeme” ve “var olma” güdülerinin öne çıktığı görülür. Dolayısıyla kadının kendi üzerine düşünme isteğini modernleşme süreciyle okumak gerekir.


Devami...