Ankara 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuksuz sanık emekli Albay Savaş Gevrekci, Musa Anter'in oğlu müdahil Dicle Anter ile sanık ve müdahil avukatları katıldı.
Duruşmada Diyarbakır Adliyesi ile videokonferans sistemi üzerinden bağlantı kurularak, gazeteci Ferit Aslan'ın tanık olarak beyanı alındı.
Aslan, 20 Eylül 1992'de bir arkadaşlarının çalıştığı yerel gazetenin yazı işleri müdürüne telefon açarak, cinayet olduğuna ilişkin polis telsizinden anons geçtiğini bildirdiğini anlattı.
Yazı işleri müdürünün, çalışanlardan Hüseyin Çiçek'i olay için görevlendirdiğini, Çiçek ile kendisi ve muhasebe müdürlüğü yapan Zeki Özer'in de taksiyle olay yerine doğru gittiğini ifade eden Aslan, şunları kaydetti:
"Kolordu komutanlığını geçince önümüzde 21 SV … plakalı beyaz Toros durdu. Arabadan, ellerinde silah olan 2 kişi indi. Hüseyin Çiçek'e 'Ne işiniz var' diye sordular. Hüseyin, ihbar üzerine buraya geldiğimizi söyledi. Bu kişiler, otomobilin içindeki birine bir şey söyledi. Sonra 'Bizi takip edin, olay yerine götürelim' dediler. Otomobil çıkmaz bir sokağa girdi. Arabadan indiler, bizi kimin gönderdiğini, kimin öldürüldüğünü, kimin ihbar ettiğini sordular. Bizi darbettiler. Benim iki dişim kırıldı. Bunlar 10-15 dakika sürdü. Sonra bizim araca onlardan biri bindi ve araçlarını takip etmemizi istediler.
Şehir dışına çıkınca bizim araç şoförünü de bagaja koydular. Bu arada önce 'Sizi Çüngüş'e çavuşa götüreceğiz', sonra 'Malatya DGM'ye götüreceğiz' dediler. Onların otomobilini kullananın sağ eli dirseğine kadar alçılıydı, bu yüzden sol elle vites değiştiriyordu. Ara ara bizim otomobil bir yerde duruyor, şehir çıkışında onu bekliyordu. Sabah saat 04.00 sıralarında Malatya-Adıyaman sınırında bizi bıraktılar. Şoföre 'Direkt gidin, bir daha yakalarsak sizi öldürürüz' dediler."
Aslan, Malatya'ya giderek, gazeteyi arayınca Anter'in öldürüldüğünü, Miroğlu'nun yaralandığını öğrendiklerini bildirdi.
Sonraki günlerde Miroğlu'nu hastanede ziyaret ettiklerini aktaran Aslan, "Onları otomobille götüren kişi 'Ha burası, ha burası' diyerek Seyrantepe'de çok dolaştırmış. Benim ve Miroğlu'nu dinleyen herkesin yorumu, şoförün onları bizi kaçıran kişilere teslim edeceği yönünde oldu. Sanırım bizi kaçıranlar da Anter ve Miroğlu'nu vuranla bağlantı kuramıyorlardı." diye konuştu.
Kendilerini kaçıranların telaşlı olduklarını söyleyen Aslan, bir soruyu yanıtlarken, sonraki yıllarda Mahmut Yıldırım adının birçok faili meçhul cinayetle anıldığını, ancak yalnızca tek kare fotoğrafının kamuoyuna yansıdığını dile getirdi.
Yıldırım'ın oğlunun bu olaylardan 17 yıl sonra çıkan kitabında babasının 10 kadar fotoğrafına yer verdiğini aktaran Aslan, "Fotoğrafları görünce, eli alçılı olup, dişimi kıran, diğer iki kişinin 'Müdürüm' diye hitap ettiği kişinin Mahmut Yıldırım olduğunu düşündüm. Bizi kaçıranların robot resimlerini de çıkarıp, diğer arkadaşlarla Yıldırım'ın fotoğraflarına baktığımızda, 'Bu' dedik. Bunun haberini de yaptım." beyanını verdi.
"Sizi kaçıranların beyaz Toros kullanmasının anlamı olabilir mi?" sorusu üzerine Aslan, "Enteresan bir şey ifade edeyim. Biz yarım saat, bir saat içinde gelmeyince gazetedekiler OHAL Valiliğine ihbarda bulunmuş. Bizi taşıyan taksinin plakasını da vermişler. Buna rağmen araçla Diyarbakır'dan çıkana kadar, ona yakın kontrol noktasının hiçbirisinde durdurulmadık. Beyaz Toros selektör yapıyordu, durdurulmadan devam ediyorduk." dedi.
Duruşma ertelendi
Duruşmada daha sonra Ayten Öztürk'ü, sanıklardan Abdülkadir Aygan (Aziz Turan) ve Mahmut Yıldırım ile beraber öldürmekle suçlanan sanık Mesut Mehmetoğlu'nun savunması alındı.
Diyarbakır Adliyesinde hazır bulunan Mehmetoğlu, videokonferans sistemi üzerinden yaptığı savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini bildirerek, "Olay tarihinde ben terör suçundan Diyarbakır'da tutukluydum." diye konuştu.
Mahkeme heyeti Mahmut Yıldırım'ın da arasında bulunduğu firari sanıklar hakkındaki yakalama emirlerinin infazının beklenmesini ve bazı tanıkların dinlenmeleri için işlemler yapılmasını kararlaştırarak, duruşmayı erteledi.
Davanın geçmişi
Anter'in ölümü, Miroğlu'nun yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıya ilişkin dava Diyarbakır'da açılmış, güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledilmişti.

İddianamede eylemi Mahmut Yıldırım'ın planladığı ve yönettiği, Hamit Yıldırım'ın eylemi gerçekleştirdiği, dönemin Jandarma İstihbarat Grup Komutan Vekili Savaş Gevrekçi'nin ise emri altında bulunan Abdülkadir Aygan'ı faillere yardım için görevlendirdiği öne sürülüyor.
Sanıkların, "taammüden adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbetin yanı sıra "halkı isyana teşvik ve birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye (öldürme, vuruşma) teşvik etmek" ve "adam yaralamak" suçlarından da cezalandırılmaları isteniyor.
Dava görüldüğü sırada sanıklardan Mahmut Yıldırım ve Abdülkadir Aygan'ın da arasında bulunduğu Diyarbakır 1'inci Ağır Ceza Mahkemesindeki 16 sanıklı JİTEM davası ile Elazığ 1'inci Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ve Ayten Öztürk'ün 1992'de kaybolduktan iki ay sonra ölü bulunmasına ilişkin dava da Anter ve Miroğlu ile ilgili davayla birleştirilmişti.


Devami...