GÖKHAN KARAKAŞ İstanbul - Türk edebiyatının simge isimlerinden Ahmet Rasim’in “Vay Lüfer Vay” adlı 1900 tarihli denemesinde geçen lüfer, Evliya Çelebi’nin tanımladığı balıklarından biriydi. Sultan Abdülhamit’in özel yemekleri arasındaki lüfer, Marmara Denizi’nden Karadeniz’e çıkmak için kullandığı İstanbul Boğazı’nda balıkçılara bereket sunmaya başladı. 15 Nisan’da başlayan balık av yasağıyla geleneksel yöntemlerle avlanan kıyı balıkçıları denize açılırken, ağlara dolan lüferler sevinçle karşılandı. Lüferlerin 300-400 gramı 140, 400-500 gramı da 150 TL’den satılıyor.İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nden Öğretim Üyesi Dr. Uğur Uzer, ılıman ve tropik sularda yaşayan göçmen bir balık olan lüfer, ilkbahar aylarında deniz suyu ısınınca Akdeniz’den Marmara Denizi’ne oradan da Karadeniz’e doğru gittiğini, bu göçe de “katavaşya” dendiğini anlattı. Uzer, “Yaz bitiminde tersine göç başlar. Sonbaharda deniz suyu soğuduğunda ılıman sulara yani Marmara’dan Akdeniz’e doğru gider. Bu göçe ise ‘Anavaşya’ denir. Bu sembol balık doğanın müthiş dengesinin ürünüdür” dedi.
‘Koruyalım’
İstanbul’un simge balığı lüferin bu mevsimde Karadeniz’e çıkmak için girdiği İstanbul Boğazı’nda avlanabileceğini vurgulayan Uzer, şunları dedi: “Lüfer göçe başlamadan önce iyice beslenir ve yağlanır böylece çok lezzetli olur. Göç sırasında Marmara ve Karadeniz’de birçok noktaya yumurta bırakır. Marmara Denizi’nin artan nüfus yoğunluğu, şehirleşme, fabrika ve kanalizasyon atıkları kadar aşırı balıkçılık ve iklim değişikliği bu canlıları olumsuz etkiliyor. Lüferin av miktarı düşüyor. Avlananlar ise eskiye göre daha küçük boylu bireyler. Aşırı av baskısıyla kendini yenileyemiyor. Nesli tükenme noktasına doğru gidiyor. Bu yüzden birçok balık türüne ev sahipliği yapan Marmara Denizi’ni çok iyi korumamız, acil önlemler almamız ve balıkçılığı iyi yönetmemiz gerekiyor.”


Devami...