Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ndan ağır bir yenigi içinde çıktı. Mondros Mütarekesi Limni Adası’nda demirli İngiliz savaş gemisinde, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalandı. Mütareke, Anadolu’nun işgaline olanak sağlayan tuzak maddeler de içeriyordu. Mütarekeyle Osmanlı İmparatorluğu’nu I. Dünya Savaşı’na sokan ve yenilginin baş sorumlusu olarak görülen Başkumandan Enver Paşa ile Talat Paşa ve Cemal Paşa, İstanbul’dan bir Alman denizaltısı ile kaçtı.
İtilaf Güçleri donanmasının savaş gemileri İstanbul’da varlığını gösterdiğinde tarih 18 Kasım 1918 idi. Oysa yenildikleri Çanakkale’yi üç yıl önce geçememişlerdi. Aynı günlerde genç bir paşa olan Mustafa Kemal, Filistin cephesinden İstanbul’a dönecekti. Mustafa Kemal, 9. Ordu Müfettişliği’ne atandığında kafasında Anadolu’da milli mücadeleyi başlatmak vardı. Bunun için İstanbul’dan bir an önce ayrılmak istiyordu.
Gizli paylaşım
Bir yıldan fazla sürecek olan Paris Konferansı, 18 Ocak 1919’da açıldı. Konferansın 7 - 10 Mayıs tarihlerinde yapılacak toplantısında İzmir’in işgali ile ilgili karar alınacaktı. Batman Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Orhan Turan’ın “İngiliz Arşiv Belgelerine Göre Yunan Ordusu’nun İzmir’e Çıkması ve İşgale İlişkin Tanıklıklar” başlığını taşıyan çalışmasında, şu ifadeler yer alıyor:
“I. Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti’nin toprakları savaş sonrasında paylaşılmak üzere İtilaf Devletleri arasında gizli antlaşmalarla mutabakata varıldı. Bu antlaşmalardan biri de Antalya, Konya, Aydın ve İzmir’i İtalya’ya veren 1917 tarihli St. Jean de Maurienne idi. Mondros sonrasında İngilizler, İzmir ve çevresini İtalyanlara bırakma taraftarı değildi. Diğer taraftan Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos ise İzmir ve çevresini talep etmekteydi. Nitekim E. Venizelos daha 2 Kasım 1918’de Anadolu’nun batı kısmını Yunanlılara terkini istedi.
Mütarekenin imzalanmasından kısa bir süre içerisinde ilk İtilaf gemisi 4 Kasım 1918’de İzmir limanına geldi. 1918’in Kasım ve Aralık aylarında İtilaf Donanması Batı Anadolu kıyılarında rahatça dolaşmaktaydı. Bu hareketler fiili anlamda işgalden başka bir şey değildi. İtilaf Devletleri komuta heyeti Osmanlı idari ve askeri makamlarıyla istedikleri gibi görüşmekte ve onlara emir verebilmekteydi. Ayrıca yerli Rumlarla da irtibat halindeydiler. Onları devlete karşı kışkırtarak faydalanma yolunu seçtiler.
Mustafa Kemal’in son ziyaretleri
Vatanın kurtuluşunun Anadolu’da başlatılacak milli direnişle mümkün olduğunu düşünen Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da son hazırlıklarını yapıyordu.
Samsun’a hareketin günü 16 Mayıs olarak kararlaştırılmıştı. 15 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in, yolculuk öncesi Padişah ile bakanlara protokol gereği veda ziyaretinde bulunacağı gündü. Aynı gün İzmir’de ise bir kabus başlıyordu. Yunan birlikleri, 15 Mayıs 1919’da İzmir rıhtımına İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altına çıktı. İzmir’de işgalin yaşandığı saatlerde Mustafa Kemal, İstanbul’da Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin tarafından kabul edildi. Genç Paşa, bu kabul öncesinde Babıaliye giderek bakanlara veda ziyaretinde bulundu. Atatürk, Feridun Kandemir’in kitabında yer alan bilgiye göre, o günü şöyle anlatacaktı:
“Veda etmek üzere Erkan-ı Harbiyei Umumiye riyasetine gittim. Fevzi Paşa’nın yerine Cevat Paşa tayin olunmuştur. Tam o gün Fevzi Paşa’dan vazifesini devir alacakmış. Bu suretle her ikisiyle de buluşmuş oluyorum. Cevat Paşa makamındadır. Biz Fevzi Paşa ile karşıda oturuyoruz. Masa üzerinde bir harita vardı. Fevzi Paşa’nın gözlerinden, yüzünden ve tavrından çok dolgun olduğunu anlıyordum. Cevat Paşa’nın ne düşündüğünü bir gece evvleki Sadaret konağındaki Damat Ferit Paşa ile buluşmamızdan biliyordum. Fevzi Paşa’ya dedim ki, ‘Paşam vaziyeti nasıl mütalaa ediyorsunuz?’. Gök gürler gibi bağırarak, ‘Anlamıyorum ki efendim’ dedi ve sağ elinin şahadet parmağıyla İstanbul noktasını göstererek: ‘Buradaki rahatımızı feda etmemek için koskoca memleketi veriyoruz. Bu ne haldir?’ İçimden sevindim ve ferahladım. Cevat Paşa da; ‘Öyle oluyor’ der gibi bakıyordu. Hatırımda iyi kaldı ise arkadaşlara şunu söyledim: ‘Hakikat sizin dedikleriniz ve düşündüklerinizdir. Ben bunu ispat etmek için Anadolu’ya gidiyorum. Yalnız sizlerden bir şey bekliyorum bana yardım edeceksiniz.’ ‘Tabii evet’. Cevat Paşa’ya döndüm, ‘Bilhassa siz paşam. Asıl salahiyet makamında şimdi siz bulunuyorsunuz beraber yürüyebilecek miyiz?’ ‘Elbette’. ‘O halde ilk iş olarak Ulukışla taraflarında bulunurken şimendiferlerle nakillerine müsaade olunmayan yirminci kolordunun yürüyerek Ankara’ya hareket etmelerini emir buyurunuz. ‘Emir vereceğim’ dedi. ‘Sonra sizinle şahsen muhabere edebilmek üzere hususi bir şifre isterim.’ ‘Şimdi’ dedi, zile bastı, lazım gelenlere söyleyerek bana bunu temin etti. Arkadaşlara veda ederek ayrıldım.”
Amiral nota verdi
1. Dünya Savaşı’nı sona erdiren ateşkes antlaşmalarının ardından 18 Ocak 1919’da yapılacak olan Paris Barış Konferansı henüz çalışmalarına başlamadan İtalyanlar Batı Anadolu’da fiili durum oluşturmak üzere harekete geçti. Öte yandan Yunan Başbakan E. Venizelos da 30 Aralık 1918’de Paris Barış Konferansı’na gönderdiği bir yazıda bazı toprak taleplerinde bulunmaktaydı. Buna göre Bandırma’nın 25 km doğusundan geçerek Akdeniz’e inen bir çizginin batısında kalan Anadolu topraklarının Yunanistan’a bırakılmasını istedi. İtalya 28 Mart 1919’da Antalya’yı işgal etti. Daha sonra 27 Nisan’da Adriyatik sorunundan ötürü İtalya konferanstan ayrıldı.
Dörtler Konseyi 9 Ocak 1919’dan beri yaptığı toplantılarda İzmir sorununu ele almaktaydı. İngiltere Başbakanı L. George İzmir ve çevresindeki Hıristiyanların Türkler tarafından katledildiğine dair buradan aldığı bir mektubu konferansta okudu. Ayrıca İtalya’nın 29 Nisan 1919’da Kuşadası’na asker çıkarması ve İzmir’e doğru yönelmesinden de Konsey tedirgin olmuştu.
Bu durumda İzmir, İtilaf Devletleri tarafından ele geçirilmezse İtalya bu yöreyi St. Jean de Maurienne Antlaşması uyarınca işgal edebilirdi. Nitekim İtalya 4 Mayıs’ta Kuşadası’nı 11 Mayıs’ta Marmaris, Bodrum ve Fethiye’yi işgal etti. 5 Mayıs’ta L. George İtalyanların Anadolu’daki davranışlarının kuşku verici olduğunu ve Batı Anadolu’nun işgal edilmesi halinde oradan çıkarılmalarının çok zor olacağını belirtti. Bu nedenle İngiliz Başbakan, Fransa Başbakanı G. Clemenceau ve ABD Başkanı W. Wilson ile anlaşarak 6 Mayıs 1919’da Yunanistan’ın İzmir’e asker çıkarmasına karar verdi. 7/10 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen toplantılarda İzmir’e yapılacak çıkarmanın ayrıntıları görüşüldü. Sonunda 14 Mayıs sabahı Amiral Richard Webb İstanbul’da Damat Ferit Paşa’ya İzmir tabyalarının işgal edileceğine dair notayı verdi.”
Şûrâ-yı Devlet kuruldu


Danıştay, Şûrâ-yı Devlet adıyla 1868 yılında kuruldu. Danıştay’ın kurulması, 19. yüzyılın ilk yıllarında başlayan ıslahat ve yenileşme hareketlerinin en önemlilerinden biri olarak kabul edilir.
Şûrâ-yı Devlet, Padişah Abdülaziz’in 10 Mayıs 1868 günlü nutkuyla fiilen çalışmaya başladı. İmparatorluk döneminde 54 yıl görev yapan Danıştay’ın faaliyeti, 4 Kasım 1922 tarihinde İstanbul’daki bütün merkez kuruluşlarının TBMM Hükümetinin idaresine geçtiği sırada sona erdı. Cumhuriyet devrinde 669 Sayılı Kanunla Danıştay yeniden kurulup, 6 Temmuz 1927 tarihinde çalışmaya başladı. 01.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik hükmü uyarınca Danıştay, onbir dava, bir idari olmak üzere oniki daireden oluşturuldu. Bugün Danıştay’da; Danıştay Başkanı, Başsavcı, Başkanvekilleri, Daire Başkanları ve Üyeler olarak, 128 yüksek mahkeme hâkimi görev yapıyor.


Devami...