Turgut Özal, 1980’li yıllarda Türk siyasetine ve darbe sonrası yeniden şekillenen devlet ile ekonomik sisteme damga vuran önemli bir isim olacaktı. Tonton, sevimli ve renkli kimliği ile Türkiye’nin gerilim dozu yüksek gri yıllarına, kendine has bir renk katacaktı. Aslında bir liderde olması gereken siyasi hırs ve isteğe sahip değildi. Yakın kurmaylarına söylediğine göre, 12 Eylül darbesinin ardından demokrasiye geçilirken siyasete girmesi istendiğinde, “Ben siyasete girmem, siyaset adam yeme makinesidir” diye tepki verecekti. 1983’te darbe yönetiminin kasvetinden ağır ağır çıkmaya çalışan Türkiye’de, eski siyasetçiler yasaklı olduğu için siyaset arenasında boşluk vardı. Özal, arkadaşları tarafından ikna edilecek ve Türk siyasetinin önemli simalarından biri olarak tarihe geçecekti.
Vehbi Koç’un baskısı
Turgut Özal, 12 Eylül darbesinden sonra oluşturulan hükümette görev almıştı. Darbe yönetimi, 1982 anayasasının kabulunün ardından 1983’te yapılacak genel seçimle demokratik hayata dönüşü planlıyordu. Bu dönemde Özal üzerinde siyasetin içinde yer alması için büyük bir baskı oluşacaktı. Bu baskıyı yapanlar içinde, iş dünyasının iki önemli ismi olan Vehbi Koç ile Sakıp Sabancı da yer alıyordu. ANAP’ın temelleri 1983’de böylesi şartlar içinde atıldı.
28 kilo verdi
ANAP iktidarları döneminin ünlü gazetecisi, eski Milliyet Muhabiri Süreyya Oral’dan öğrendiğimize göre; Özal, parti kurma konusunda ikna edilmişti. Ancak kiloluydu ve buna bağlı sağlık sorunları vardı. Özal, bu dönemde ilk muayenesini, ABD’de İsmet Karaca’nın uyku laboratuvarında oldu. Özal, uyku sırasında nefesini tutuyordu. Bu sağlığı açısından ciddi bir durumdu. Acil kilo vermesi gerekiyordu. Özal, yeniden ABD’ye giderek o dönemde Türkiye’de iyi tanınacak bir isim olan doktor De Bakey’e muayene oldu. Özal, hekim kontrolünde yapılan ciddi bir rejimle 116 kilodan 88 kiloya düştü. Artık siyaset sahnesine çıkabilirdi.
Murat 124’le gitti
Siyasete girmeye karar verince de ilk işi, dönemin güçlü ismi Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i ziyaret etmek oldu. Evren’i ziyarete Mustafa Taşar’ın Murat 124 marka arabasıyla gitti. Özal, yıllar sonra o günü şöyle anlatacaktı: “Askerler benim, yüzde 10 bile oy alamayacağımı düşünüyor o sırada. Buna göre, benim kuracağım minyatür parti, Türkiye’deki demokrasinin ispatı olacak. İki parti kurdurmuşlar sağda ve solda. Biri MDP, diğeri de Halkçı Parti. Benimki de, yemeğin üstündeki bir nevi garnitür olacak. Evren Paşa da, zaten böyle anlattı bana: ‘Biz iki parti düşünüyoruz. İktidar partisi sağda olacak. Solda da muhalefet olacak’ dedi. Ben de kendisine ‘Bizim parti de, bu demokrasi oyununun ciddi oynandığının ispatı olabilir’ cevabını verdim.”
Millet hesabı bozdu
Ancak millet, bu siyaset mühendisliğini sandıkta bozacaktı. ‘Garnitür’ olması planlanlanan ANAP, 6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimlerden tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde ederek birinci parti olarak çıktı. Darbe yönetimi şaşkındı. Soldaki Halkçı Parti ikinci, askerin kurdurduğu ve halkın Horoz Partisi dediği MDP ise üçüncü parti olarak Meclis’te yer aldı. Gündemdeki soru, “Cumhurbaşkanı Evren, hükümeti kurma görevini Özal’a verecek mi?” idi. Yaklaşık bir aylık sürenin ardından Evren, Özal’ı Köşk’e çağırdı ve 7 Aralık’ta kabineyi kurma görevini verdi. İlk Özal hükümeti kuruldu. Artık Türkiye’de ANAP iktidarları dönemi başlamıştı. Özal, ciddi sağlık sorunlarından birini 1987 yılında yaşadı. 1987 yılı Şubat ayında ABD’ye giderek koroner by pass ameliyatı oldu. Aynı yıl gerçekleştirilen erken genel seçimlerde de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ikinci kez tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu sağladı.
ABD’de ameliyat oldu
Anavatan Partisi’nin 18-19 Haziran 1988 tarihinde yapılan ikinci olağan büyük kongresinde kürsüde konuştuğu sırada kendisine suikast düzenlendi. Suikastten parmağında hafif bir yarayla kurtuldu. Kenin Evren’in görev süresi dolunca Cumhurbaşkanlığı’na aday oldu. 31 Ekim 1989’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, ANAP milletvekillerinin oylarıyla cumhurbaşkanı seçildi. 9 Kasım’da göreve başladı. 2 Mayıs 1992’de ABD Houston’daki Methodist Hastane-si’nde prostat kanseri nedeniyle ameliyat oldu.

Köşk’ten inme hesabı yapıyordu
1991 yılında yapılan erken genel seçimde, Süleyman Demirel’in başında bulunduğu DYP birinci parti oldu. Köşk’teki Özal için artık sıkıntılı günler başlıyordu. Özal, darbe öncesi başbakanlığı döneminde Demirel’in müsteşarlığını yapmıştı. Demirel, artık çok ciddi bir siyasi rakipti. Şimdi kendisi cumhurbaşkanı Demirel ise başbakan olmuştu. Seçimin ardından Süleyman Demirel ile Erdal İnönü tarafından koalisyon hükümeti kuruldu. Seçimler sonrasında “İlk görevimiz Özal’ı Cumhurbaşkanlığından indirmek” diyen Süleyman Demirel ile Özal’ın arası iyice açıldı. Köşk her bakımdan hükümet tarafından abluka altına alındı, ekonomik kaynakları kısılırken, karşılama ve uğurlamalarda da yalnız bırakıldı. Gelişmeler üzerine Özal, Köşk’ü bırakarak tekrar siyasete dönmenin yollarını aradı. ANAP, Köşk’e çıkarken bıraktığı ANAP değildi. Bu nedenle Yusuf Bozkurt Özal’ın başkanlığını yaptığı Yeni Parti adında bir parti kuruldu. Amacı 19 Mayıs 1993’teki törenlerin ardından Köşk’ü bırakarak halkın arasına karışarak tekrar siyasete dönmekti. Bu düşünceler içinde günlerini geçiren Turgut Özal, 1993’ün Nisan ayında Türk Cumhuriyetleri’ni kapsayan bir geziye çıktı. Çok yoğun ve yorucu geçen geziden 15 Nisan tarihinde yurda döndü. Uçaktan inerken yorgunluğu her halinden belliydi. Köşke geldikten sonra Demirel ile telefonda görüştü. Demirel, gezinin nasıl geçtiğini sordu. Bu görüşmenin sonrasını o ana tanık olanlardan Yusuf Özal’ın, görüşmeyi aktardığı isimlerden biri olan Halil Şıvgın şöyle anlatacaktı:
‘Turgut! Sen bunları bırak’
“Türk Cumhuriyetleri’nden döndüğü gün Yusuf Özal ile görüşürken Başbakan Demirel Özal’ı telefonla arayıp geziyi soruyor. Özal da gezisini anlattıktan sonra ‘ekonomi ısınıyor. Bir istikrar paketi hazırlamanın zamanı’ diyor. Bu sözler üzerine Süleyman Demirel ‘Turgut Turgut sen bunları bırak bizimkiler seni yüce divana göndermek istiyor. Sen onu düşün’ diyor.”
Yusuf Bozkurt Özal, ağabeyinin bu konuşmaya çok bozulduğunu ve üzüldüğünü dile getirecekti. Özal, 17 Nisan 1993’te kalp krizi geçirerek hayata veda etti.

Naaşına F-16’lar eşlik etti
Cenaze aynı gün akşam saatlarinde Hacettepe’den alınarak GATA’ya götürüldü. Burada cenaze yıkanırken başında kardeşleri Korkut ile Yusuf Bozkurt ve koruma polisi Turgut Açıkgöz vardı. Yıkandıktan sonra cenaze tahnit edilerek koruma altına alındı. Özal’ın naaşı, iki gün sonra TBMM’de katafalka konuldu. Buradan da defnedileceği İstanbul’a götürüldü. Özal’ın naaşı askeri uçakla İstanbul’a götürülürken iki F-16 uçağı da eşlik etti. İstanbul’daki anıt mezarda son istirahatine çekildi.
JET ENDÜSTRİSİNİN TEMELİ ATILDI
Turgut Özal, naaşına eşlik eden F-16 savaş uçaklarının Türkiye’de üretilmesi için iktidarının ilk yılında önemli bir adım atmıştı.

F-16 savaş uçaklarının Ankara’daki tesislerde üretilmesi için Türkiye ile ABD arasındaki anlaşma 2 Mayıs 1984 yılında imzalandı. Aslında Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ), 28 Haziran 1973 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde kurulmuştu. ABD ile anlaşma imzalanmasıyla birlikte TUSAŞ tarafından 1984 yılında TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TAI), Türk-ABD ortak yatırım şirketi olarak 25 yıllığına kuruldu. Başlangıçta Ankara’daki tesislerde, ABD’de üretilen savaş uçaklarının montajı yapılıyordu. 25 yıllık süre dolunca 2005 yılında TAI’nin yabancı hisseleri Türk hissedarlar tarafından satın alınarak şirket yeniden yapılandırıldı. TAI ve TUSAŞ birleşerek, TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. çatısı altında faaliyetlerini genişletti. Şirket, F-16 uçaklarıyla başlayan serüveninde Göktürk 2 uydusunu üreterek uzaya fırlatılmasını sağladı. ATAK helikopteri ile insansız hava aracı ANKA gibi dünya çapında iki ürünün sahibi. Projeleri içinde önemli yer tutan Milli Muharip Uçak Projesi’nin tamamlanmasıyla Türkiye; ABD, Rusya ve Çin’den sonra beşinci nesil bir muharip uçağı üretebilen sayılı ülkelerden biri konumuna gelecek. Yeni projeler içinde Hürjet de yer alıyor.


Devami...