Hayvan sevgisi ve havyan hakları derken…


(Yazıda sözü edilen olay tarih olarak eski olabilir ama konunun her zaman güncel kalması gerektiğini düşünüyorum.)

Bazı şeylerin de hakkından mı geliyoruz veya bazılarına haksızlık ederek mi bu tür söylemlerde bulunuyoruz. Yaradılanı sev Yaradandan ötürü diye yetişen bir milletiz biz.

Tüm doğayı seven, doğanın ve doğallığın korunması için elinden geleni yapan birisi olarak, şunu görüyorum ki tanımı yapılmamış bir hayvan severlik içindeyiz ve hayvan severlik yanlış uygulamalar ile sanki öyleymiş gibi gösteriliyor. Eminim ki çoğumuzun artık isimleriyle öğrendiğimiz pek çok hayvan severimize, hayvan severliğin tanımını yaptırsak, her biri ortaya kendince bir tanım koyar.

Birkaç gündür üzüntüyle izlediğim bir olay var Tv’lerden:

"Bir astsubay köpek öldürdü."

Olayın detayı yine TVlerden öğrendiğimiz kadarı ile gece yarısı yolda yürüyen ve astsubay olarak hitap edilen kişinin önüne, çalıların arasından bir köpek çıkıyor, karanlıkta aniden köpek ile karşılaşan şahıs da korkarak kendini savunmak içgüdüsü ile köpeği vuruyor. Köpeğin cinsi de boksör (boxser). O saatte çalılardan bu cins bir köpek çıksa insanların çoğu korkar. Üstelik çocuk parçalayan pitbull köpek haberleri sık sık gazetelerde çıkıyorken ülkemizde.
O an karanlıkta, çalılardan çıkan bir köpek, savunma duygusunu uyandırır elbet. Sahipli bir köpek olduğunu kimse düşünmez. Sahipli köpeğin o saatte çalı içinde işi ne diye düşünülmesi çok normal.

Şimdi burada bir köpeğin, bir canlının öldürülmesi savunulmuyor elbette, sakın konu saptırılmasın. Sadece doğru tepkilerin verilmemesi, konunun tek yönlü yansıtılması rencide edici.

Bir adı olmasına rağmen ısrarla "astsubay" olarak nitelenen yani ordu mensubu olduğu vurgulanan ve kim bilir nerelerde kimlerde karşılaşmış, nasıl refleksler geliştirmiş, kaç kez ölümü göze almış, kaç köyü, kadını, yaşlısı, çocuğu, koyunu, tavuğu, ineği, kazı, ağaçları, köpekleri ile öldürülmekten, yakılmaktan kurtarmak için mücadele vermiş ya da bu mücadeleleri yaşayanlardan dinlemiş olduğu hiç anılmaksızın, bilinçli ya da bilinçsizce bir bu şahsa karşı yönlendirilmeye tabi tutuluyoruz.

Bu yaygarayı koparan insanlar, kuş gribi -ki bu hastalık yeni türemedi hep vardı- salgını çılgınlığı sırasında yerli cins tavuklarımız, kazlarımız, ördeklerimiz, güvercinlerimiz diri diri yakılırken , diri diri çukurlara atılıp,üzerlerine toprak ve kireç atılırken neredeydiler?
Bu hayvanlarda hiçbir hastalık belirtisi yoktu, dipdiri kaçan, uçan kanatlılardı.
Bir müddet sonra Fransa'da aynı hastalık çıkınca, Fransa tavuk, ördek ve kazlarını ne yaktı ne diri diri gömüp üzerine kireç attı. O bölgeyi karantinaya aldı ve hayvanlarını katletmedi.
Hayvanı ölen arkadaşımız, kız arkadaşı, ve babası o zaman neden Fransa'da böyle yapılıyor iken -ki o ülke bir Avrupa Birliği Üyesi bildiğimiz üzere, bizde neden öldürüldü onca kanatlı diye TVlerde gözyaşı dökmedi, tepki verdikleri hiçbir haberi de okumadık. Sadece kendi para verip aldığı, para verip aşı yaptırdığı ve buna rağmen bu gün ölmüş olan bir hayvanın ardından mı bu lafları etmek hayvan severlik olur?
Peki insan severlik nasıl olur?

Alıştığı, benimsediği bir hayvanını kaybetmek çok acı ama yanlış tepkiler verip, toplumu yanlış yönlendirmek daha da acı, onca hayvan diri diri yakılırken ses çıkarmayıp, işi gereği zaten tetikte bir insanın karşısına çalılardan gece yarısı fırlayan, kışkırtan bir hayvanın ölümünde sahibinin sorumluluğu yok mu ya da hiç kimsenin sorumluluğu yok ama sadece o an, o yer ve o ortamın sorumluluğunu görememek daha acı, dar açılı bir bakış ve hayvan severliği sadece kendi hayvanımız sevmek sanıp, Türkiye'nin diğer türlerden her bir hayvanına duyarsız kalmak daha da acı.
İsmi hiç anılmayıp "astsubay" diye nitelenip onu ve şahsında belki başka yerleri zor duruma düşürmek ve hayvan severlerin de tüm canlıları severlerin de yapmaması gereken bir şeydir.

Hayvan sever olmak insan sever olmayı da gerektirir. Hoş görü ve karşıdakinin halinden anlamayı (empati) gerektirir. Hayvan haklarını savunmak, hayvandan beter şartlarda büyüyen, sokak ortasında yatan ailelerin ve çocuklarının da haklarını görmemezlikten gelinmesine yol açmamalı. Bir canlı türünü sevip korumak ve delicesine savunmak diğer canlı türlerini nasıl etkiler, zararları ne olur düşünmek, bilmek ona göre insanca davranmak gerek.

Hayvan sevmek, hayvanın yaşama ortamını bozmamak, onun doğal barınaklarını tahrip etmemek değil midir?

Ege'de nesli tükenen Akdeniz foklarının yavrulayabileceği kaç mağara kaldığını biliyor muyuz? Sadece bir tane. Diğer mağaraların ağızları molozlarla kapandı ya da yerleşim yüzünden foklarca kullanılamıyor.

Köpeğimiz ölünce Ege'deki yazlığımıza gömeriz, orada ikamet ederken de nelere sebep olduğumuzu, kaç hayvan türünü yerinden yurdundan edip, nesillerini tehlikeye attığımızı hesaplamayız.

Yani iğneyi hiç kendimize batırmadık, batırmıyoruz ama artık batırsak iyi olacak, daha insancıl bir dünya için.

(Yazarı bilinmiyor.)