Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj ile geçen hafta Dolmabahçe’de iki anlaşmaya imza attı. “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile Doğu Akdeniz’deki yetki alanları anlaşması ön plana çıktı.

‘Silah anlaşması dışında’

Aynı gün imzalanan “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı” da Libya-Türkiye ilişkileri açısından büyük önem taşıyor. ORSAM araştırmacısı Nebahat Tanrıverdi Yaşar, içeriği açıklanmayan anlaşmayı ve Libya-Türkiye ilişkisini Milliyet’e değerlendirdi. Mutabakatın silah anlaşması olmadığını vurgulayan Yaşar, “Türkiye-Trablus Hükümeti arasında daha önce belli silah anlaşmaları yapıldı. Ancak teorik olarak güvenlik anlaşmalarının kapsamı, silah anlaşmalarının dışındadır. Güvenlik anlaşması, askeri eğitim faaliyetleri ve istihbarat paylaşımı konularında yakın çalışılacağını gösterir” dedi.

‘Milisler birleşti’

Küresel ve bölgesel güçlerin desteklediği darbeci general Halife Hafter güçlerinin, nisanda Trablus’a yönelik başlattığı saldırıya dikkati çeken Yaşar, “Trablus hükümetinin güçleri, milis güçlerden oluşuyor. Hafter’in ordusu ise Trablus hükümetine göre daha profesyonel. Nisana kadar milis güçler ayrıydı.Hatta rekabet içinde olan güçler vardı. Nisan’daki Trablus saldırısı bu güçleri birleştirdi. Bu tarihten itibaren, Milis güçler arasındaki koordinasyonun arttı, profesyonel bir harekât komutasına sahip oldu. Türkiye’nin bu noktada, UMH güçlerine eğitim amaçlı katkı verdiğini ve vermeye devam edeceğini düşünmek mümkün” diye konuştu. Yaşar Türkiye’nin Libya ve Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilerini sadece gündelik siyaseti düşünerek değil, uzun vadeli işbirliği düşüncesiyle derinleştirmeye çalıştığını, savaştan sonra Libya’nın yeniden inşasında Türkiye’nin önemli rolü olacağını kaydetti.


Devami...